Yenikapı metrosuna bir çocuk bindi
Dört yaşından belki biraz büyüktü
Babasının kucağı güvenli bir limandı
İnsan seli içinde dar bir patika açtı
Sessiz baba gururlu, karşımıza oturdu
Sarıp küçük çocuğu, öpücükle avuttu
Bacaklarını açıp, sakladı yavrusunu
Birkaç saat kalmıştı bozmaya orucunu
Bir gül sarmaşıktan hallice dolandılar
Bir baba bir çocuktu, bir varmış bir yoktular
Yalıyordu durmadan kırmızı bilekleri
Tünel yuttu götürdü, saklı tüm dilekleri
Bilekten dirseklere hep ıslaktı derisi
Buruş buruş olmuştu, hep kolların gerisi
Başka yere yeltenir, yanındaki birisi
Temiz pak üstü başı, öte berisi
Ellerinin yerinde el yerine yel vardı
Eksik iki uzuvla, baba boynunu sardı
Kucağımda bir poşet oyuncak araba
Mavi olanı sakladım sıkı sıkı avcumda
Gök gibi, deniz gibi, umut gibi maviydi
Bilekleriyle tutup sürmeyi bilir miydi
Bu oyunla acıyıp kırılır mı ki kalbi
Minik kalp kaç yerden, kaç kez kırılabilirdi
Yüzü babasına, sırtı bana dönüktü
Bilmediğim bir dilde bir şeyler söylüyordu
Küçücüktü bedeni sanki güneş parçası
Demir rayda başladı üç beş adam yargısı
Babası dinlemiyor, çocuksa susmuyordu
Dört yıllık yaşamından enerji saçıyordu
Kırmızı bandanalı başı sola çevirdi
Felç oldu kör yüreğim, ruhum o an ezildi
Ne kulaklar yerinde ne gözleri ne burnu
Griye döndü birden mavi rengi umudun
Küçük yanmış başının orta yeri bir yardı
Bir gül gibi açılmış gülen bir ağız vardı
Sıkı sıkı elimde minik mavi araba
Avucumdan döküldü ağır zehirli cıva
Usul usul açıldı parmaklarım yerinde
Bu acı sağalır mı inandığım bilimde
Acı dolu bakışlar metroda büyüyordu
Baba göğsünde çocuk, sessizce gülüyordu
Metro istif insanla dolup boşalıyordu
Hayretler çoğalıyor, sesler yükseliyordu
Kulak memelerini çeken sağlıklı eller
Tıklatacak tahtayı aranıp duruyordu
Tahta bulunamazsa tıklatacak diş vardı
Bela bu, itinayla batılla savılırdı
Düşük kaşlar, kısık gözler, bütün yüzler asıktı
Haline şükredenler vicdanla barışıktı
Akşam evde sıcak aş, tepemizde dam vardı
Ne de olsa zekatlar bir yıl olsun şaşmazdı
Yenikapı metrosunda bir yaralı çocuktu
Babasına sarılmış, gülüşüp oynuyordu
Tüm bu istif insanlar, varınca evlerinde
Kanal değiştirecek savaş haberlerinde
Bir kısmı izleyecek, elbet küfredecekler
İlk zeytini yiyip de ilk suyu içecekler
Verdiği nimet için Hakk’a şükrederlerken
Yanık yüzlü çocuktan, o an bahsedecekler
Beyaz camın ardında sandığım hayatlardı
Bugün anladım işte, kanlı canlı bir andı
Bambaşka yüreklerde, başka başka yüzlerde
Tahayyülün ötesi büyük bir acı vardı
Herkes kendi derdine yanıp kavruluyordu
Çocuk tüm bu kavgayı yüzünde taşıyordu
Ne akan kan ne giden can ne vatan
Dört yıllık bir ömürdü ciğerlerimi yakan
Yenikapı metrosuna bir çocuk bindi
Kör yüreğimi dağladı
Yenikapı metrosundan bir çocuk indi
Neşeli şarkılar söylüyordu
Merve Evren, Haziran 2017
Yenikapı, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder